Kıymetli okurlarım…
Dün AK Parti kritiğine dair yazıma gösterdiğiniz ilgiye öncelikle teşekkür ederim.
Bugün de CHP’deki kongre sürecine dair tespitlerimden devam etmek istiyorum.
Değerli takipçilerim;
CHP’de kongre süreci başladığında, o kongreyi tek başına ele alamayız.
Daha önceki seçimlere de bakmak gereklidir.
Çünkü CHP’deki her seçim, daha öncekilerle hep ilintili olmuştur.
Yeni kongre sürecine de önceki kongreleri de konuşarak yorum yapmalıyız.
Mesela, önceki kongreleri hemen hatırımıza getirelim.
“Kazım Kurt her yere basıyor, partinin tek söz sahibi!” denilen o günlerde bu baskıyı kimler kuruyordu, hepiniz biliyorsunuz…
Belediyede kendilerine makam verilenler, ellerindeki bu gücü parti üstünde kullanmaktan hiç çekinmiyordu.
Mahallelere baskılar artıyor, üyeler üzerinde de etki kurulmaya çalışılıyordu.
Pek çok yerde bu baskılarla sonuç alınıyor, güç gittikçe artıyordu.
İşte o güç, öyle bir hale geldi ki büyük bir zehirlenmeye döndü.
“Kazım Kurt’un ekibi” olarak bilinen bu kişiler, öylesine bir güç sarhoşluğuna girdiler ki, Yılmaz Büyükerşen gibi bir ismi Kazım Kurt’un arkasına kurultay delegesi olarak yazma cesareti gösterip, Ahmet Ataç gibi bir ismi o listeye hiç yazmamıştı.
Üstelik bunu kongre günü el altından dağıttıkları anahtar listelerle yapmış, sözde parti içindeki güçlerine daha da güç katmışlardı.
Ancak o güç buhranı içinde fark edemedikleri, göremedikleri, hissedemedikleri gelişmeler yaşanıyordu.
İşler öyle bir raddeye getirildi ki artık partinin sembolü olmuş isimlerin üzerinin çizilmesi cesareti, bardağı taşıran işler olarak görülmeye başlandı.
Buna rağmen “Güç bende artık” diyerek He-Man gibi çizgi film karakteri gibi ortalıkta dolaşan isimler, “Parti bizim” naralarını sıklaştırınca partililer de “Artık yeter!” dedi.
Bu ekibin karşısına aday bile bulunmaz denilen bir ortamda son anda aday olarak mücadeleye girişen Talat Yalaz’a partililerin çoğu bir anda teveccüh gösterdi.
“Artık bunlardan kurtulmalıyız” diyen kendilerine bağlı isimler bile Talat Yalaz’ı destekledi!
Yalaz, o günün şartlarına göre bir mucizeyi başarıp İl Başkanlığına kuruldu.
Allah’tan öylesine bir performans ortaya koydu ki, “Örgütçülük öyle değil, böyle yapılır!” dedirtmeyi başardı.
Şimdi herkes doğal olarak Talat Yalaz’ın yanında…
Değerli dostlarım.
Peki, Kazım Kurt’un ekibi olarak söylenenler nerede?
Belediyeden uzaklaştırıldılar sonra…
Uzaklaştırıldılar ama parti üzerindeki emelleri hiç bitmedi.
Elbette gözlerine kestirdikleri ilk yer Odunpazarı Teşkilatı.
“Orayı alırsak, il kongresine de sirayet ederiz” planları yapıyorlar.
Bunu başarmak için uzun zamandır da çalışıyorlar.
Çalışıyorlar ama birkaç gündür çok şikâyetçiler!
Seçim saatleri yanlışmış da, sahte oy atanlar görev alacakmış da, üye listeleri bilmem neymiş de, parti tüzüğüne uyulmuyormuş da falan filan…
Geçmişte beraber hareket ettikleri isimler hakkında bir ton iddialarda bulunuyorlar.
Kıymetli okurlarım;
Sözde Başkan Kurt’un hesabına çalışıp yaşadıkları güç zehirlenmesi ile Başkan Kurt’a dahi büyük zararlar veren bu kişiler, bugünlerde Başkan Kurt’a karşı duruyorlar.
Kurt’un desteklediği mevcut adaylara karşı azimli bir mücadele verip, seçimlere dair şaibeler ortaya atıyorlar.
Bildiğimiz klasik parti içi oyun ağızları işte!
Tek hedefleri var;
“Hiç yoksa partide söz sahibi olup, eski şaşalı günlerin bir ucundan tutabilmek!”
Ancak artık Başkan Kurt dahil herkes bu kişilere sırtlarını dönmüş durumda…
Çünkü herkes çok iyi gördü ki “Parti içi demokrasi” ayağına partiyi ele geçirme operasyonunun yeniden bir sahnesi oynanıyor.
Ama kazın ayağı artık eskisi gibi değil.
Parti içi güç yarışları bitti.
Şimdilerde birlik var, beraberlik var, kalite var, huzur var ve iktidar hedefi var…
Kalın sağlıcakla.